Pazar, Mart 13, 2011

DEPREMİN ANA KAYNAKLARI

Depremin ana kaynağını araştırmak zorundayız...

Öyle bir anatomik yapıya sahibiz ki, dünyada yaşayabilmemiz için bize lazım olan elektrik ve magnetizma ile iç içe bulunmaktayız. İlk bakışta, elektrik ve magnetizmanın canlılara olumlu etki yaptığı şaşırtıcı olabilir. Hatırlayalım ki, insan vücudu bir elektrik deposudur. Canlıların büyümesi, gelişmesi bitkilerin yeşermesi, meyvelerin olgunlaşması gibi güzel neticeler yanında kötü tesirlerin de oluşması çevrenizdeki elektrik ve magnetizma yapılarının değişken olması sonucudur. Atmosferde değişken yapıya sahip olan elektrik ve magnetizma yağmur, rüzgâr, kar gibi bildiğiniz mevsimlik etkilen de bünyesinde barındırır.
Dünyanın oluşumu, gelişimi sonucu yapısında var olan elektrik ve magnetik yapıyı yok etmeye kimsenin ne gücü ne de bilgisi yeter. Hele magnetik yapıyı değiştirmeye imkân ve ihtimal yoktur. Doğduğumuz günden ölünceye kadar elektrik ve magnetik yapıyla yaşamak zorundayız.
Deniz ve atmosfer, bu ikili kendi başlarına yağmur yağdıramayacakları gibi elektrik ve magnetik yapı da tek başlarına işe yaramazlar. Nasıl, yaşamamız, gelişmemiz için hava, su, ekmek gerekir diyorlarsa, elektrik ve magnetizma olmadan canlı büyüyemez, gelişemez. Bu ikili ile iç içe yaşamak zorundayız. Bu ikiliden en önemlisi "magnetizma'dır.
Dünyanın yapısı itibari ile çevresinde bir magnetik alan vardır. Bu, herkes için bilinen bir yapıdır. Pusula ile varlığı hemen anlaşılır. Dünyanın bilinmeyen bir başka magnetik yapısı daha vardır ki işte benim konum bunun üzerinedir. Bilinmeyen bu ikinci magnetik alan değişken özelliğe sahip olup, canlıların büyümesi, bitkilerin gelişmesi, meyvelerin olgunlaşması ve atmosferik olayların oluşmasına sebep olur... Yağmur yağdırır, rüzgâr estirir v.s. Deniz ve atmosfer ikilisi hiçbir zaman yağmur yağdıramaz.
Depremin ana kaynağını araştırmak zorundayız dedim. Evet, dünya yapısında var olan bu bilinmeyen ikinci magnetik alan, yer merkezinden belirli zaman aralıklarıyla gelerek kendini gösteren enerjidir. Bazı zamanlar şartlar uygun olduğunda atmosfere bile çıkabilir, atmosfere çıktığı anda frenleme (ivmeli hareket) yapar, o anda enerjiye dönüşüp, ısı veya ışık olarak kendini gösterebilir.
Şu anda ilim adamları tarafından bilinmeyen bu ikinci magnetik alanı geliştirmiş olduğum GİRDAP TEORİSİ yardımı ile matematik olarak izah edebilmekteyim. GİRDAP TEORİSİ ile matematik olarak anlatabildiğim bu ikinci magnetik alan DEPREM'in oluşmasında İLK faktördür. Yani depremin ana kaynağı dünyanın ikinci magnetik alanıdır.
Su ve Toprak.
Su derken kastım yağmur suyudur. Yağmur yağar, toprak tarafından sünger gibi emilir. Topraktaki mineraller erir, bitkiler tarafından emilmeye hazır hale gelirler. Bitkiler her ne kadar osmoz olayı sonucu emmeye hazır olsalar bile bitkinin bu olaya dur deme hakkı vardır. Bitki ile toprak arasında öyle dengeli iki kuvvet oluşur ki bitki erimiş mineralleri topraktan ememez.
Böyle dengeli bir kuvvetin varlığı botanikçiler tarafından bilinmektedir. Peki, bitki nasıl emiyor? Bu dengeli kuvveti bozan erimiş minerallerin bitkiler tarafından emilmesine yardımcı olan işte o dünyanın ikinci magnetik alanıdır. Bu demektir ki ikinci magnetik alan olmasaydı hiçbir bitki büyüyemezdi.

Mesut ŞEN