Cumartesi, Mart 12, 2011

GENÇLİK VE TOPLUMSAL DEĞERLER


Toplumumuzda genellikle, gençlerimizin "Yozlaşma, duyarsızlık, tembellik, bencillik, değerlerimize saygısızlık" gibi durumlarından yakınıldığı, gençlerimizin bu konularda kıyasıya eleştirildiği, yerildiği görülmektedir. Ancak, "Gençlere kızmayın çünkü onlar sizi (yetişkinleri) örnek aldılar." gibi bir sözü hatırlatmak istiyorum. Ayrıca, gençlerin bir bölümü ya da geneli bu düzeyde ve durumdaysa, orada toplumu; toplumsal, siyasi, ekonomik koşulları da değerlendirmek, sorgulamak gerekir.
Gençlere, maddiyatın, paranın (zenginliğin) en büyük değer olduğunu, "Ne yaparsan yap, yeter ki başarılı ol" anlayışını, köşe dönmeyi, kolay yönden zengin olmayı. "Her yol mubah", "Her koyun kendi bacağından asılır" , "Gemiyi kurtaran kaptan" olmayı, "Sana dokunmayan yılan bin yaşasın!", kim öğütlemiş, gençlerimizin bu yükselen değerlerle (!) yetişmesini kim sağlamış olabilir ki? (Herhalde birkaç aymazın arzusuyla bu gerçekleşmemiştir.)
Ülkemizdeki gençlerin, çocuklarımızın olumsuzlarını, ciddi boyutlara ulaşmış sorunlarını tespit ediyorsak, ülkemizdeki bu ideolojik, toplumsal, kültürel durumla da hesaplaşmamız gerekir.
Kendi dilinden, edebiyatından, tarihinden kopmuş, evrensel düzeyde bilimle, sanatla, edebiyatla bulaşmamış; gününü yaşayıp - günü kurtaran, geleceğe ilişkin idealleri, düşleri, tasarı ve planları olmayan bir gençlik istemiyorsak, okullarımızda verdiğimiz eğitimle başlayıp gençlerimizle, çocuklarımızla ilgili birçok konuyu yeniden düşünmeli, yeniden kurgulamalı, yeni baştan yapılandırmalı, oluşturmalıyız. Yoksa, her zaman umudumuz ve geleceğimiz olan gençlerimizle ilgili olumsuz gelişmeler sürer; sokak çocukları tinerci gençler gibi bizi her zaman üzen, derinden yaralayan gençlik manzaraları, yarınımızı kararttıkça karartır.
Gençlerin toplumdaki yetişkinlerle, eski kuşaklarca uyumsuzlukları, çelişkileri ve çatışmaları vardır ve bu durum, evrensel düzeyde doğal bir durumdur.
Gençlerin yetişme tarzları, aldıkları eğitim, kültür birçok anlamda belirleyici özellik taşımaktadır. Gençlere verebildiklerimiz, gençlerden beklentilerimiz birbirine koşuttur. Yani, somut bir ifadeyle "Ne ekersen onu biçersin." Verdiğimiz - veremediklerimiz, yanlışlarımız - doğrularımız gençlikte yansıma bulacak, somutlaşacaktır.
Yetişkin insanların gençlere yaklaşımı kendilerince olumludur; gençleri kazanmaya, kurulu düzen içinde - sistem içinde tutmaya bu yönde şekillendirmeye yöneliktir. Ancak gençler, kendine sunulanı, geçmiş kuşaklarca oluşturulan gelenek - görenek gibi kültürel unsurları kendi süzgecinden geçirir, tartışır, sorgular. Yeni olanı, değişik olanı, farklı bulduğunu uygular ya da arar. Bu durum, giyim - kuşam, günlük dil, müzik... gibi bir çok kültürel öğede kendini gösterir.
Bu doğal durum, toplumlar ve insan olduğu için bir zenginliktir. Geçmiş kuşaklarca yüzyıllardır, bin yıllardır oluşturulan kimi değerler, kimi toplumsal - kültürel yapılar, gençlerin itirazıyla, isyanıyla kendini yeniden arar, yeniden tanımlar.
Bu sorgulayıcı, tartışmacı, itirazcı, isyancı ruh ve tutum gençlerde yoksa, bu, gençlik adına da, o dönem - toplum adına da iyi bir durum değildir; bir bozukluk, bir hastalıktır. Dikkate alınması, üzerinde durulup iyileştirilmelerin yapılması gerekir.

Ünsal DİNÇER
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni

Hiç yorum yok: