Cumartesi, Mart 12, 2011

BEYNİN SIRLARINA NASIL ULAŞILIR?

Sağ beynimiz mi yoksa sol beynimiz mi güçlü? Bu soruya cevap aradığımızda büyük düşünürlerin aciz kaldıklarını görürüz. Her iki koluyla tenis topuna vurabilen ya da cirit atabilen sporculara nasıl hayranlık duyuyorsak, hangi beyinlerin güçlü olduğuna bakan, her türlü konuyla en ince detayına kadar ilgilenen düşünürlere de gıpta etmeliyiz.
Kendinizi belli düşünür tipine sokmak so9n derece sınırlıdır. Tercihlerimiz hakkında fikir sahibi olduktan sonra elimize geçen her fırsatta o yöne gitmeye çalışırız. Devamlı kim olduğumuza dair kavrayışlarımızı güçlendiren faaliyetleri seçip hayatımıza geçirmek isteriz. Sınırsız ihtimallerimizi unuturuz.
Belki siz de şunu yaygın olarak gördünüz: Evinizin çevresinde geziniyorsunuz ve birdenbire daha önce varlığını bilmediğiniz bir oda buluyorsunuz. Keşfedeceğiniz, döşeyeceğiniz ve zevk alacağınız bu yepyeni mekanın uyandırdığı heyecan ortada; özellikle de küçükçe bir evde dört nüfuslu yaşıyorsanız... Uyanmak ve böyle fazladan bir odamız olmadığını fark etmek hayal kırıklığına yol açar. Evimizin tanıdık duvarları arasında oturmaya razı oluruz.
Zihnimizdeki "odalar" söz konusu olduğunda da öyle. Matematik, bilgisayar, fen ve araştırma odalarını kapatırız. Resim, tasarım, müzik odalarına açılan kapıları da kapatırız. Bütün kanatları kapatırız, oraya gerçekten gidemeyeceğimize inanırız. Farkına varmadan önce de orada boşlukların olduğunu unuturuz.
Hepimiz çok farklı becerileriyle "güzel manzara resimleri yapan muhasebeci, cesur şiirler yazan kimya mühendisi, şarkı yazmaya heves duyan cerrah" bizi şaşkına çeviren insanlar tanımışızdır. Şaşırtıcı buluruz, çünkü insanları işlerine göre gruplandırırız. Kendimizi ve başkalarını meslekler doğrultusunda etiketlemek cazip gelir ama hayatımızın tek yüzü asla hikayenin tamamını anlatamaz.
Yeni fark ettiği yeteneğini keşfetmek için kariyerinde köklü değişiklikler yapanları görmekten hoşlanırız. Bu bizi şaşırtacak bir şey yapmak için gerekli potansiyele sahip olduğumuza inanmamızı sağlar. Öyleyse inanın. Sağ ya da sol beyninizin güçlü olduğunu düşünerek kendinizi belli bir imajın içine hapseden yine kendinizsiniz. Geri kalanlar sınırsız yeteneklerinize inanıyor, öyleyse siz neden inanmıyorsunuz? Leonardo Da Vinci'ye kimse ilk yıllarda muhasebeci damgası vurmadığı için şanslıydı. Muhasebeci olmaya planlamıştı ama farklı bir çocuk olduğundan bu meslek için uygun olmadığı düşünüldü. Sanat, müzik ve önüne gelen her şeyle yüzeysel olarak ilgilenmesi hepimiz için hayırlı oldu. Kendini asla belli bir kategoriye sokmadığından pek çok konuya dalma hürriyetine sahipti.
Düşüncelerin nesnelere dönüştüğünü unutmayın. Yapamayacağınızı söylediğiniz şeyleri yapamazsınız. Bunun sebebi ya kendinizi beceriksiz olduğunuza inandırmanız, ya da denemek için kendinize fırsat tanımamanızdır. kapılarınız kör süngüler takmışsınızdır! Kendinizi özgür bırakın. Sağ ve sol beyin arasındaki çizgiyi silin. Bütünü ve ima ettiği her şeyi görmeye çalışın. Etiketlerden kurtulun, derslere başlayın, yeniden alevlenen ilgi alanlarına yönelin, "geçici yenilikler" yerine "yenilikleri" deneyin. Zihninizdeki odaları keşfedin ve idealinizdeki tam bütünleşmiş insan olma yolunda ilerleyin.
Unutmayın; başkalarının yaptıkları şeyleri yapmaya çalıştığınızda, başkaları olursunuz.

Engin ULUDAĞLI

Hiç yorum yok: