Pazar, Eylül 20, 2009

BİR YAZAR DAHA GEÇTİ

Zor Yıllar
Söke Hilmi Fırat Anadolu Lisesi Kütüphanecilik Kulübü olarak Sayın Nalân TUNTAŞ'ı ağırlamaktan gurur duyduk.

19 Şubat 2007 Perşembe günü 11.00-15.00 saatleri arasında yazar Nalân Tuntaş'ı okulumuz salonunda ağırladık. Sunuculuğunu okulumuz edebiyat öğretmenlerinden Havva TÜRE'nin yaptığı söyleşide İlçe Millî Eğitim Müdürümüz Sayın Mustafa BUĞDAYEKEN ve Okul Müdürümüz Sayın Kâzım Alp kısa bir konuşma yaptılar.
Nalân TUNTAŞ'ın "edebiyat ve okuma" üzerine yaptığı söyleşinin sonunda "okumazsak ne olur?" bakış açısıyla sözlerini tamamlaması ve dünya gündeminden örnekler vermesi alkış topladı. Yazar, okumayan toplumların kendi milliyetlerini ve inançlarını güçlü devletler önünde söyleyemediklerini, bu nedenle toplumumuzun ancak okuyan gençler sayesinde güç kazanacağının altını çizdi.
Yazarımız, konuşmasından sonra okulumuz öğrencilerinin kendisine yönelttiği soruları samimiyetle cevaplandırdı. Soruların ilk bölümü yazarımızın eğitim hayatı, eğitim hayatının eserlerine etkisi, üye olduğu dernek ve kuruluşlar, Söke'deki edebiyat çalışmalarını nasıl değerlendirdiği üzerindeydi. İkinci bölümde ise yazarın "Zor Yıllar" isimli romanına yönelik sorular yer aldı. Bilinçli birer okur olduklarını sordukları sorularla hissettiren öğrencilerimiz henüz kitabı okumamış olan diğer katılımcılara da özendirici olmanın yanında eser ile ilgili ışık tuttular.
Söyleşinin sonunda Nalân Tuntaş'ın beraberinde getirdiği "ZOR YILLAR" isimli eserini söyleşiye katılan öğrencilerimize imzalayarak hediye etmesi gençleri olduğu kadar, biz öğretmenleri de mutlu etti.
Nalân Tuntaş, okulumuzdan ayrılmadan önce söyleşiden keyif aldığını ve duygulandığını dile getirdi. Bizimle olduğu sürede Söke'deki çocukluk günlerini hatırladığını, gençlik yıllarına döndüğünü belirtti. Bu kadar paylaşımın daha önce katıldığı çoğu üniversite ortamında bile gerçekleşmediğini, kütüphanecilik kulübünün gerçekten iyi bir ön hazırlık yaptığını gözlemlediğini sözlerine ekledi, emeği geçenlere teşekkür ederek, okulumuzdan ayrıldı.
Bizler de Kütüphanecilik Kulübü adına Sayın Nalân Tuntaş'ı okulumuzda ağırlamaktan gurur duyduk. Söyleşi sırasında yazar ve eserini tanırken, edebiyat ve okuma üzerine de keyifli bir yolculuk yaptık, zaman zaman dünya gündemine değindik.
Bu keyifli söyleşi için Sayın Nalân Tuntaş'a teşekkürü bir borç bilir; "Yüreğinize, emeğinize, kaleminize sağlık." deriz. Bir başka söyleşide kendisiyle görüşmek ümidiyle, yeni kitabının çok yakında çıkacağını okurlarına şimdiden müjdeleriz.

Söke Hilmi Fırat Anadolu Lisesi
Kütüphanecilik Kulübü Rehber Öğretmeni
Hilâl GÜLER

Cumartesi, Eylül 12, 2009

CUMHURİYET VE SÖKE

       Anlatanlar öyle bildiriyor, tarihler de öyle yazıyor: Cumhuriyet öncesinde Söke, sazlık, bataklık ve de sivrisinek yatağı. Bu yatakta yaşayanlar, mutsuz, gelecekten umutsuz birer gölge sanki. Cepheden cepheye koşanlarının çokluğu sebebiyle de, sazlık ve bataklık alan, daha doğru bir deyimle "balkan", giderek büyüyor, göğsünde barındırdıklarına cehennem azabı yaşatıyordu. Ancak şu günlerde 75. yıldönümünü kutladığımız cumhuriyet, başka birçok yaralara olduğu gibi bu yaraya da neşter. Hepimiz görüyor, biliyoruz; cumhuriyet güneşinin gölgesinin düştüğü her yer, yeniden uyanan filizleriyle şahlanıyor, gelecek şafaklara doğru dal budak salıyor. Bu dal budak salışlarda,  belki bir arnavut kaldırımından kalan taşın, belki bir yörük çadırındaki kirmanın, belki de eski bir sokaktaki bütün zamanlara kafa tuta tuta ayakta kalabilmiş olan muhteşem konakların, ya da her gün göz göze geldiğimiz Uzunçarşı'nın açık-kuytu köşelerinin meşakkatli izlerinin büyük payı var.

       Cumhuriyet, her şeye pencere. Onun bize sunduğu sayısız pencerelerden, yaşadığımız zamanı fark etmeye başladığımız an, ülkemizin her yerinde olduğu gibi bizim Sökemiz'de de o günden bu güne, birçok şeyin değiştiğini, gelişerek büyüdüğünü, giderek de yenileşip olgunlaştığını görüyoruz. Dinlediklerimizden, gördüklerimizden ve araştırdıklarımızdan çıkardığımız sonuca göre; "dünkü köy", cumhuriyet şemsiyesi altında geleceğe umutla koşan, yarınlarımızın kutup yıldızları arasında sayılabilecek olan bir şehir görünümüne -kimliğine- çoktan ulaşmıştır.

       Cumhuriyet rejiminin temelinde; "birlikte hareket, katılımcılık ve paylaşım" gibi vazgeçilmez ilkeler vardır. Bu ilkelerden yola çıkan Sökeliler, cumhuriyetle birlikte gelen nimetlerden de faydalanarak, Söke'yi şimdi bulunduğumuz noktaya taşımışlardır. Bu nokta, yabana atılacak, boşa geçtiğine üzüleceğimiz bir göstergenin başlangıcı değil, Söke gelişme tarihinin altın sayfalarındaki bir halkanın ya da halkaların bağlayıcı zincirlerinden ilkidir.

       Bir kere cumhuriyet; Söke ovasının kullanılma şeklinin değişmesine yardımcı olmuştur. Uçsuz bucaksız bir balkan olan bu ova, yeni yeni anlayışlarla, bıkıp tükenmeden yapılan uygulamalarla modern tarıma açılmıştır. Böylece Söke ovası hem çoraklaşmaktan kurtulmuş, hem de Sökelilerin ekmek kapısı olmuştur. Geçen zaman içinde tarımdan elde edilen girdilerin çoğalması, küçük tasarrufların birleştirilmesi sonucunda da -işte görüyorsunuz- şimdi Söke'de birçok fabrikanın bacası tütüyor. Dünkü Söke ekonomisinin mihenk taşı, birkaç değirmen, tek miyan (piyan) fabrikası, susam, arpa ve buğday, beş altı baş hayvan, irili ufaklı sürülerden başka neydi? Hâlbuki günümüzde Söke, endüstriyel tasarımların düşünceden harekete dönüştürülmesiyle, zeytini, mısırı, ayçiçeği ve pamuğu ile çimentosu ve tekstiliyle dünyaya açılan pencerelerin başını çekmektedir.

       Yetmiş beş yıl boyunca her gün aynaya bakan bir adam, büyüyüp geliştiğinin, giderek de olgunlaştığının pek farkına varamaz. Ancak arada bir de olsa ışıldaklar o yüze çevrilse, koca bir ömrün değirmen damında tüketilmemiş olduğu ortaya çıkar. Cumhuriyet, Söke ekonomisinin can damarı olan Söke ovasını çoraklaşmaktan kurtarmış, burada kazanca dönüştürülen alın terlerini,  tarımda, turizmde, sanayide ve giderek ekonominin bütün dallarında billurlaşmıştır. Bu sayede de Sökeli; çobanlıktan fabrikatörlüğe, ağalıktan beyliğe yükselmiş, bir bakıma terfii etmiş (derecesini yükseltmiş) tir. Şimdi Sökeli, akla gelebilecek bütün sahalarda pırıl pırıl zekâsı ve iş yapma becerisiyle öne çıkıyor. Bu öne çıkışta, 75 yıldır bizi yönlendiren cumhuriyetimizin büyük payı var.  Cumhuriyetin ilânında geç kalsaydık, bu kadar uzun bir yolu, -üstelik başarılı sonuçlara da ulaşarak- göz açıp kapayıncaya kadar aşıp geçebilir miydik? Buna, peşinen "evet demek" zor gibime geliyor.

       İşte şimdi yine cumhuriyetimiz, yine bütün nimetleriyle, yine bütünleştirici, geliştirici ve kaynaştırıcı ilkeleriyle önümüzde duruyor, yüzümüze bakıyor. Bizi daha nice nice 75. yılları kutlamaya çağırıyor ve sanki de kulağımıza fısıldıyor; "Türk, övün, çalış, güven!"

       Hilâl Güler
       Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni

Perşembe, Mayıs 28, 2009

İKİ ETKİNLİK DAHA: DÜDÜKLÜDE KIYMALI BAMYA VE ŞİİR DİNLETİSİ

Düdüklüde Kıymalı Bamya oyunundan bir sahne

Okulumuz yıl sonu etkinlikleri devam ediyor. Söke Hilmi Fırat Anadolu Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Havva Türe'nın yönetiminde okulumuz öğrencilerince hazırlanan oyun, 2 Haziran 2009 akşamı perde açacak.
"Düdüklüde Kıymalı Bamya" adlı oyunun, 2 Haziran 2009 günü saat 20:00'de Efes sinamasında halkımızın beğenisine sunulacağı öğrenilmiştir.
Yine Söke Hilmi Fırat Anadolu Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Nusret Talimci ve okulumuz öğrencilerinin hazırladığı "Şiir Dinletisi", 4 Haziran 2009 akşamı saat 20:00'de Efes sinemasında yapılacaktır.

Her iki etkinliğe Söke halkının büyük ilgi göstereceğini beklemekteyiz.


Salı, Mayıs 12, 2009

ANADOLU LİSESİ VE ETKİNLİKLERİ

ANADOLU LİSESİ VE ETKİNLİKLERİ
Halil ÖZŞARLAK


Her Mayıs ayı bende anlatılması güç duygular yaratır. Tabiatın yeniden canlanması, güneşin yakıcılığı, insanların geçmiş aylardan daha güleç olmaları mayısı daha da güzelleştirir. Okullar bu ayın sonunda kapanmak için hazırlık yaparken öğrenciler başka bir heyecanın içinde olurlar. Geçmek, kalmak, bütünleme gibi sözcükler bu günlerde sıkça konuşulur. Bizlerin döneminde "İkmal" diye bir sözcük de vardı. Yani geçmekle kalmak arasında bir şey... Bu gün öğrenciler ikmale yani bütünlemeye kalıyorlar mı? Bilemiyorum. Sorumlu kalan öğrenci yaz boyu ikmale kaldığı derslere hazırlanır, eylül ayında imtihana girerdi. Bir koca yaz dönemi ikmale kalan öğrenciye haram olurdu.
Derslerde başarılı olmak kadar okulun yıl sonu etkinliklerine katılmak da öğrencinin boynunun borcudur. 23 Nisan Şenliklerinden sonra 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı özellikle büyük kentlerde orta dereceli okullar arasında oldukça çekişmeli geçer. Resmi geçitler, trampetler, büyük alana yayılan spor hareketleri ve atletik gösteriler her yıl artarak çeşitlenir.
Okulların kapanmaları sırasında öğretmen ve öğrencilerin ortaklaşa düzenledikleri kültür etkinlikleri de veliler tarafından merakla beklenen ve izlenen gösterilerdir. Şiir yarışmaları, kompozisyon yarışmaları öğrencilerin yeteneklerini gösterdiği kadar mensup olduğu okula da onur kazandırır.
Bu yılın orta dereceli okullar arası kompozisyon yarışmasını Söke'de yayınını 15 yıldır başarıyla sürdüren "Yeni Söke" gazetesi organize etmişti. Sonuç Efes Sineması'nda düzenlenen bir programla değerlendirildi. Araştırmacı yazar, eğitimci Yaşar Çağbayır'ın açış konuşmasını yaptığı törende İmam Hatip Lisesi öğrencilerinin başarılı oluşu gözlendi. Ayrıca Söke Hilmi Fırat Anadolu Lisesi öğrencileri de başarı ödülleri aldılar.
İlçemizin ilk göz ağrısı olan Söke Lisesi'nin geçmiş yıllardan çok farklı olarak kültür ve san'at hareketlerinde sessiz kalışı nasıl izah edilir bilemiyorum. Oysa 1960'lı yılların ortalarında bu lise yalnız ilçemizde değil Aydın ve bölgemizde her konuda ismini duyuruyor, kültür, spor ve diğer dallarda ödüller alıyordu. Söke'nin Üniversitesi'ydi adeta. Okullar arası bilgi yarışmalarında, panellerde, spor karşılaşmalarında dereceler alırdı.
Milli Eğitimin orta dereceli okullara sunduğu hizmetlerin içerisinde öğretmek kadar eğitmek de vardır. Fizik, matematik öğrenmek kadar öğrencinin fikren yetiştirilmesi, sosyal konulara yaklaşımı bu okullar ve ilgili öğretmenler sağlayacaklardır.
Mayıs ayının son günlerinde Söke Hilmi Fırat Anadolu Lisesi'nin yıl sonu etkinliğini seyrederken, bunları düşündüm. Okulun edebiyat öğretmenleri Havva Türe, Hilâl Güler, Kutlay Önal ve Cengiz Altaş, müzik öğretmeni Ayşen Pehlivan'la yaptıkları ortak bir çalışmayla ortaya çok güzel ve anlamlı bir tablo çıkardılar. Şiirlerle, türkülerle Anadolu'yu bir baştan bir başa dolaştık. Anadolu'da isim olmuş ve Türk kültürünün değerleriyle beraber olduk. Bu tabloya herkes davet edilmişti. Dadaloğlu'ndan, Köroğlu'na, Aşık Veysel'den Pir Sultan'a kadar hepsi bizimle beraberdi.
Seyrullah Vatansever'in bir şiirinde dediği gibi:

"Açın gönlünüzü Yunus da gelsin
Hacı Bektaş Veli, Pir Sultan gelsin
Veysel, Dede Korkut, Emrah da gelsin
"Gel" diyen Mevlana sen ne güzelsin.

Fatih Sultan Mehmet hünkârım gelsin
Orhan, Osman Gazi sultanım gelsin
Devrimler yaratan Atatürk gelsin
Sen yüce bayrağım sen ne güzelsin"

Bizler bu davete gitmiş, gönlümüzü ve yüreğimizi doldurarak ayrılmıştık.

Anadolu Lisesi'ni başta müdürleri olmak üzere öğretmenlerini ve öğrencilerini kutluyorum.

Cumartesi, Mayıs 09, 2009

KÜTÜPHANEMİZ YENİLENDİ



Okulumuz kütüphanesi yenilendi. Okulumuz Kütüphanecilik Kulübü öğretmenleri ve öğrencileri yaptıkları sene başı toplantısında "Teknoloji çağına rağmen kitapların dünyasından uzak kalmamalıyız." Görüşünde birleştiler. Okumanın yosun tuttuğu, neredeyse kitap okumamalarıyla övünenlerin arttığı bir toplumda araştıran, üreten, yenilikçi kimliklere sahip öğrencilerimizi okuyucu kimliğiyle öne çıkarabilmek için kütüphanenin daha modern ve daha işlevsel hale getirilmesinin çareleri arandı.
Bu anlayıştan hareketle öğretmen, öğrenci, veli işbirliğiyle neler yapabileceğimiz araştırıldı. Küçük ve kasvetli bir mekânın okuyuculara nasıl daha iyi hitap edeceği tartışıldı. Mekânın nasıl donatılacağı Kütüphane Kulübü öğretmenimiz Hilâl GÜLER tarafından tasarlandı. Öğrenci velilerimizden Deniz - Mehmet NALCI çifti kütüphanemizin raf, bilgisayar masası, çalışma masası ve dolabının yapımını üstlendi. Yine öğrenci velilerimizden marangoz Murat TÜCCAR okuma masamızı yaptı. Taban döşemelerinin yapımı için de Kütüphane Kulübü öğretmenlerimiz ve öğrencilerimiz katkıda bulundu. Okul idaresi de kütüphanemize yeni kitaplar kazandırdı. Sonuçta elbirliğiyle rahat, güzel ve huzurlu bir okuma ortamına kavuşmuş olduk.
Okuyan bireyler arttıkça huzurlu bir toplum olabileceğimiz inancıyla emeği geçen herkese dişe dokunur bir iş yaptıklarının altını çizerek teşekkürü bir borç biliriz.
Kitapların renkli dünyasını ziyaret etmek isteyenleri kütüphanemizde görmekten mutluluk duyarız.

Kütüphanecilik Kulübü Öğretmenleri
Gülçin GÜLAL, Hilâl GÜLER, Gülşah ÖZKESİCİ, Ali ÖZŞAHAN

Kütüphanecilik Kulübü Üyeleri
9-A, 9-B, 9-D, 10 FEN-A, 10 FEN-B, 10 FEN-C, 10 FEN-B1, 10 FEN-C1, 11 FEN-C


İLK KÜTÜPHANELER * MUSTAFA KEMAL YILMAZ



"İlk Kütüphaneler" sunusunu açmak için, yukarıdaki bağlantıya tıklamanız, karşınıza çıkan menüde "Aç"ı tıklatıkdan sonra biraz beklemeniz gerekiyor.

Sunuyu kendi bilgisayarınıza da indirebilirsiniz.


Yenilenen kütüphanemiz

Cuma, Mayıs 08, 2009

HİLMİ FIRAT ANADOLU LİSESİ ÖĞRENCİLERİNDEN BERNA ÇELİK VE MELİSA ARTAN'DAN



7/5/2009 (Söke Ekspres)
Öykü Dalında Hilmi Fırat Anadolu Lisesi'nden Büyük Başarı...

Yıllardır başarılı edebiyat etkinlikleriyle dikkatleri çeken Hilmi Fırat Anadolu Lisesi'nden bir başarı daha...
Hilmi Fırat Anadolu Lisesi 9-E sınıfı öğrencilerinden Berna Çelik, "Genç Paylaşım" adlı eğitim ve gençlik dergisinin ülke çapında açtığı öykü yarışmasında binlerce katılımcının arasında başarıyla sıyrılıp, dereceye girdi.
Başarılı öğrencinin ilk üç dereceden kaçıncı olduğu 27 Mayıs'ta İstanbul'da düzenlenecek törende belirleneceği bildirildi. Bu arada verilecek ödüllerin 1.'ye 3.000 TL, 2.'ye 2.000 TL ve 3.'ye ise 1.000 TL olarak ilan edildiği öğrenildi.

Şiir Dalında Hilmi Fırat Anadolu Lisesi'nin bir başka başarısı ise, yine edebiyat alanında oldu.
Ünlü şairimiz Atilla İlhan anısına internet üzerinden açılan şiir yarışmasında 11 TM-A sınıfı öğrencisi Melisa Artan, ilk dört öğrenci arasına girdi. İnternet sayfası okuyucuları arasında yapılan oylama sonucu 1. elemeyi geçen Melisa Artan, 18 Mayıs'ta İstanbul'a davet edildi. 18 Mayıs'ta İstanbul Dilson Oteli'nde yapılacak mülakatın jürisinde Halit Refiğ, Doğan Hızlan, Selim İleri, Ahmet Oklay, Mehmet Eroğlu gibi tanınımış sanatçıların yer aldığı belirtildi.
Aynı günün akşamında Sardi Alışık Tiyatrosu'nda ödül Töreni yapılacağı öğrenildi.

Genç Görüş olarak her iki öğrencimizi kutlar, başarılarının devamını dileriz.

Cuma, Mart 20, 2009

ÇANAKKALE ZAFERİ

Seyit Onbaşı ve Torunu

Vatana olan sadakati nedeniyle kanının son damlasına kadar savaşan Türk askeri, büyük kayıplar yaşadığı anlarda dahi cesaretini ve umudunu yitirmemiştir.

Türk tarihinin dönüm noktasını oluşturan Çanakkale Zaferi, Türk Milletinin istiklâl ve egemenlik yolunda verdiği destansı mücadelenin diğer adıdır. Şehitler diyarı olarak bilinen Çanakkale'de toprağın her karışı şehitlerimizin kanıyla sulanmıştır. Ezelden beri hür yaşayan Türk Milleti'nin, gösterdiği, insan üstü gayretin ödülü olan Çanakkale Zaferi, Kurtuluş Şavaşı'nın kazanılmasının kilometre taşıdır.

Türk Milleti, yokluğa, yoksulluğa, donanımsız ordusuna rağmen Çanakkale'nin geçilmez olduğunu, esaret zincirlerini kırarak ve yeniden şaha kalkarak tüm dünyaya kanıtlamıştır. Kumkale'de, Beşike'de, Bolayır'da, Seddülbahir'de, Arıburnu'nda, Kabatepe'de, Conkbayırı'nda, Anafartalar'da verdiği bağımsızlık savaşı ile düşman donanmalarını Boğaz'ın serin sularına gömen Türk Milleti, karada da düşmana geçit vermemiştir.

Askeri deha Mustafa Kemal kumandasında yapılan Çanakkale Savaşı; Mehmetçiğin azmi, Anadolu insanının da inancı sayesinde üstün donanımlı düşman ordularının büyük hezimete uğramasıyla tarih sayfasındaki yerini almıştır.

Vatana olan sadakati nedeniyle kanının son damlasına kadar savaşan Türk askeri, büyük kayıplar yaşadığı anlarda dahi cesaretini ve umudunu yitirmemiştir. Çünkü onlar, büyük bir imparatorluğun küllerinden yeni bir devlet kurmak istiyordu. Çünkü onlar "Ben size taarruz emretmiyorum. Ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimize başka kuvvetler ve başka komutanlar geçebilir." diyen Mustafa Kemal'in askerleriydi.

Yüz binlerce askerimizin şehit olduğu Çanakkale Savaşları; Türk Milletinin onuruna nasıl sahip çıktığını, sadece bağımsızlığı için yaşadığını, vatan aşkını her şeyin üstünde tuttuğunu göstermiştir.
Bu anlamlı günde; Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK'ü, aziz şehitlerimizi ve kahraman gazilerimizi minnet, saygı ve şükranla anıyorum.

RUHLARI ŞAD OLSUN...
Mehmet TELLİ
Tarih Öğretmeni

Perşembe, Mart 19, 2009

ÇANAKKALE ZAFERİNİ KUTLADIK, ŞEHİTLERİMİZİ ANDIK

ÇANAKKALE GEÇİLMEZ

18 Mart Şehitler Günü ilçemizde ve okulumuzda törenlerle kutlandı. İlk tören Hükümet Meydanında gerçekleşti. İlçe Kaymakamı İsmail Demirhan, Garnizon Komutanlığı'na vekalet eden Jandarma Albay Nihat Akçay, Söke Belediye Başkanı Necdet Özekmekçi, Cumhuriyet Başsavcısı Gürmen İlhanoğlu başta olmak üzere ilçe protokolünün katıldığı törende ilk olarak Atatürk Anıtı'na çelenk sunumu gerçekleştirildi.
Çelenkler sunuldu, saygı duruşu sırasında askerler tarafından saygı atışı yapıldı. İstiklal Marşı'nın söylenmesinden sonra törende günün anlam ve önemine ilişkin konuşmalar yapıldı, şiirler okundu. Gerçekleşen tören sonrasında ilçe protokolü Söke Şehit ve Gazi Aileleri Derneği'ni ziyaret etti. Daha sonra Efes Sineması'nda gerçekleşen salon programına geçildi. Okulumuz tarafından hazırlanan anma programında okul müdürümüz Kazım Alp ve müdür yardımcımız Mehmet Telli birer konuşma yaptılar. Okulumuz öğrencilerinden Özge Esin "Çanakkale Şehitlerine" şiiririni okudu. Anma töreninde okul öğretmenlerimizden Hilâl Güler, Ayşe Dündar Aşık, Nusret Talimci ve öğrencilerimiz tarafından sahneye konulan oratoryo beğeni topladı. İzleyiciler, özelilkle şehit aileleri duygusal anlar yaşadılar. Okulumuz öğrencilerine Çanakkale'nin geçilmez olduğunu bir kez daha hatırlattıkları için teşekkür ederiz.

Pazar, Mart 01, 2009

2009 BİLİM FUARIMIZDAKİ DAVETLİMİZ: GÖNLÜM ANADOLU'YA DÜŞTÜ YAZARI ALİ SARAYKÖYLÜ



Gönlüm Anadolu'ya Düştü





2009 BİLİM FUARIMIZDAKİ DAVETLİMİZ: GÖNLÜM ANADOLU'YA DÜŞTÜ YAZARI ALİ SARAYKÖYLÜ





4 / 5 Haziran 2009 tarihlerinde okulumuz Söke Hilmi Fırat Anadolu Lisesi Bilim Fuarı'na, "Gönlüm Anadolu'ya Düştü" kitabının yazarı Ali Sarayköylü davetlimiz olarak katılacak.


Sökeli yazar Ali Sarayköylü, "Edebiyat Etkinliklerimiz" içinde öğretmenlerimiz, öğrencilerimiz, davetlilerimiz ve velilerimizle tanışacak, eserinin tanatımını da yapacak.


Değerli öykücümüzün büyük ilgi çekeceğini umuyoruz.








Ali Sarayköylü





Ali Sarayköylü kimdir?





1951 yılında Söke'de dünyaya geldi. Henüz 5 yaşındayken babasını kaybeden Sarayköylü, Devlet Parasız Yatılı Sınavlarını kazanarak, eğitimin tamamladı. Öğretmen olarak Anadolu'nun pek çok yöresinde görev yaptı. Ömrünün 10 yılını yurt dışında geçirdi, Avrupa ülkelerinin tamamını dolaştı Söke Ekspres gazetesinde günlük köşe yazıları yazdı.


Emekli olan Ali Sarayköylü, evli ve bir çocuk babasıdır.





Basılmış eserleri:


Gönlüm Anadolu'ya Düştü (Hikâyeler, İlk baskı: Cumhuriyet Ofset - 2009 Söke)



Perşembe, Şubat 12, 2009

NALAN TUNTAŞ OKULUMUZDA

Nalan Tuntaş Okulumuzda

Nalân Tuntaş

1975 yılında İzmir Amerikan Kız Lisesi Edebiyat Bölümü'nden mezun oldu. Öncelikle resim çalışmalarına yönelen sanatçı 1991-1998 yılları arasında altı karma sergiye katıldı. 1995'te İçimdeki Yalnızlık adlı öykü kitabı, 1999'da Baharda Yağmura Özlem adlı romanı, 2002'de ise Saatin Durduğu An adlı öykü kitabı yayınlandı. Bu eserlerinde genellikle toplumsal ilişkiler içinde bireyin yalnızlığını, çağına tanıklığını ele almaktadır. Nalân Tuntaş, AKKÖY Kültür-Sanat-Edebiyat-Turizm ve Geliştirme Derneği Yönetim Kurulu üyesi ve Edebiyatçılar Derneği üyesidir.

Zor Yıllar
Yazar(lar) : Nalân Tuntaş

Sayfa Sayısı : 248
ISBN : 978-975-14-1172-3
Çevirmen : -
Özelliği : 13.5 x 19.5cm, 2. Hamur
Fiyatı : 15,00 TL

Dünya Savaşı´nın yol açtığı çalkantılarla yoğrulan Anadolu, 20. yüzyıla, batıdan doğuya, kuzeyden güneye tam bir kuşatma altında girmektedir. Oysa Anadolu, tarih boyunca koynunda barınanları ayrımsız kucaklayan; karlı dağlarını, verimli ovalarını, berrak akarsularını, ak sütünü sunan müşfik bir anadır. Nalan Tuntaş, işte bu duyarlığı işleyerek; kurgusuyla, olay örgüsüyle Dünya Savaşı yorgunlarını romanlaştırıyor. Zor Yıllar, Sarıkamış´tan Cumhuriyet´e uzanan süreçte cephelerde, sınır boylarında yurdunu savunan Sarı Saffet´in kişiliğinde ve onun çevresinde somutlaşmış Mehmetçiğin destanıdır.

19 Şubat 2009 Perşembe Günü Sökeli Yazar Nalan TUNTAŞ'ı "Zor Yıllar" kitabının tanıtımı ve "Edebiyat-Okuma" konulu söyleşi yapmak üzere okulumuzda ağırlayacağız.

KÜTÜPHANECELİK KULÜBÜ
Rehber Öğretmen
Hilâl GÜLER


Salı, Ocak 06, 2009

ADIM GİBİ BİLİYORUM * Mehmet Tacit KARAKOYUN

Yirmi beşindeyim, bir gamın başıma yıkıldığı,
Hayatımın yıkıldığı, yaslı bir günümdeyim.
Dünya aldı, yok artık ölümüne sevdiğim
Uğruna canımı feda edeceğim biri.
Onunla olmamı çekemeyen geceler
Aldı elimden sevdiğimi.
Otuzundayım, ansızın çıkacakmışsın gibi
Mezar taşının başında gözyaşı döküyorum.
Otuz beşindeyim, yine acımasız bir karanlık
Seni benden alan karanlık gibi
Can aldıkları yetmiyormuş gibi
Yağmurlarla anlaşmış
Bu sefer de kokusuyla yetindiğim
Toprağını almaya çalışıyorlar.
Mezarının üstüne atılıyorum hemen,
Islanmaman için.
Taş yürekliler
Toprağını benden almaya kararlılar
Oysa,
Ölümüm kaderim olsa bile vermeyeceğim seni .
Atmışındayım, dayanamıyorum artık
Karanlıklardan ve yağmurlardan değil,
Senin gelmeyeceğini biliyorum şimdi.
Yetmişindeyim, yavaş yavaş ağrılar giriyor
Aşkınla dolu olan sol yanıma.
Ne kadar çırpınsam da
Yerini başka bir şey almasın diye
Başaramıyorum.
Yenik düşüyorum zamana ve sensizliğe
Sen gelmedin ya,
Ben geliyorum yanına
Benim seni beklediğim gibi
Senin de beni beklediğini
Adım gibi biliyorum.

Mehmet Tacit KARAKOYUN