Perşembe, Nisan 06, 2006

BİZ









Ne oldu o gözlerindeki bakışlara? Hepsinin de bir anlamı vardı. Biz zaten konuşmadık seninle. Bakışır dururduk öyle gözlerimizin içine. Hep böyleydi, sürer giderdi… Düşünsene bir kere, ya bakmasaydık birbirimize, ya anlamasaydık birbirimizin dilinden?.. İşte böyle…
Hepimiz bir ananın çocuğuyuz. Kimimizin rengi farklı, kimimizin anlayışı, bakış açısı. Sonuçta aynı topraktan olduk. Yeri geldi güldük, yeri geldi ağladık… Ama hep beraberdik.
Son zamanlarda eli zincirli bir canavar Beliriverdi. Gözleri bir ateş parçasıydı sanki. Zinciri bize doğru tuttu. Ayırmak istedi bir kardeşi diğerinden. Ayırmak istedi onu anasının şefkatli kollarından. Bırakmadı öteki. Ağladı, sızladı. Sonunda o canavar gitti. Ne büyük bir kardeşlikti bu? Ne büyük bir sevgi? Ne büyük bir hoşgörü? İyi ki de böyleydik. Ya böyle olmasaydık? Ya her şeyin bilincinde olmasaydık? Ya birbirimize böyle bakmasaydık? Ne olurdu?.. Bir insanda kötü özelliklerin olduğunu düşünmek bile kötü. Kardeşlik, sevgi, hoşgörü olmayan bir toplumda, insanlardaki bütün özellikler tıkanır. Arkası gelmez hiçbir şeyin. Birini sevemezsin, dostun olmaz, umutsuz olursun, hoşgörüsüz olursun.
Ne olursa olsun, hepimiz kardeşiz. Üçümüz, beşimiz yani hepimiz. Birimiz eksik olunca bir parçası eksik yap-bozlara döneriz. Tanımsız, anlamsız. O parça yerine oturduğunda diğerleri sevinen bir topluluğuz biz. Birimiz umudunu yitirdiğinde; diğeri, ona arka çıkar. Birimiz ağladığında; diğeri de, onun gözyaşlarını siler. Birimiz kaybolduğunda; diğeri elinden tutup çıkarır. Birimiz sevindiğinde; diğeri, onunla birlikte sevinir… Her şeye olumlu bakan, bakmak zorunda olan… Öyle ya, bize yakışır mı ümitsizlik, hoşgörüsüzlük, sevgisizlik?
Hani bahar geldiğinde papatyalardan taçlar yaparız ya, işte o papatyaların birer yaprağıyız biz. Yaprakların biri düştüğünde ya da kuruduğunda, diğerleri de sızlayan birer bütünüz biz. Bir öpücükteki sıcaklığı, sevgiyi, şefkati, hep anlarız biz.
Biz işte böyleyiz. Birbirimizi sevmeliyiz. Nerede, ne zaman olursa olsun; birbirimize arka çıkmalıyız. Bir resim çizmeliyiz hep birlikte. Hep birlikte boyamalıyız onu. İçimizden geldiği gibi. Sarı, mavi, kırmızı, mor, turuncu. Hepimiz bir zeytin dalı kurutmalıyız. O kurudukça biz canlanmalıyız.
Yani bu trene birlikte binip, birlikte inmeliyiz!

MELİKE GÜRSOY

Hiç yorum yok: