Pazar, Kasım 19, 2006

YAŞAMAK İSTİYORUM, GERÇEKTEN...

Çok çabuk güveniyorum,
İnanıyorum herkese.
Aslında onları değil;
İnanmak istediklerimi görüyorum sadece.

Nedendir bilmiyorum,
Çok çabuk kırılıyorum.
İnandıklarım yalan olunca,
Hep kendime kızıyorum.

Kalbimden akanlara dur diyemiyorum,
Sonra o akıntıda kaybolmuş gidiyorum.
Aslında inanmıyorum,
Ben de ne yaptığımı bilmiyorum.

Sevmek mi istiyorum,
Yoksa güvenmek mi?
Gerçek dost mu arıyorum,
Yoksa gerçekten yalan mı herkes?..

Aslında tek istediğim yaşamak,
Gerçekten, inandıklarımla yaşamak,
Dostsa dost, hakikatsa hakikat.
Ben istiyorum aydınlıkta yaşamak.

Reyhan GÜMÜŞ

Perşembe, Kasım 09, 2006

İLETİŞİM

İLETİŞİMİN ÖNEMİ
İletişim, birlikte yaşayan insanların anlaşmak ve paylaşmak ihtiyacı duymasından kaynaklanmış ve bu zorunluluk üzerinde gelişmiştir. Bunun için iletişim, yaşamanın gereğidir. İletişim, anlatma-anlaşma temeli üzerine kurulur. Her karşılıklı konuşma iletişimle ilgili birçok hususu yapısında barındırır. Konuşmak için iletiyi (söz, haber, bilgi, duygu ya da düşünceyi), konuşan kişinin ifade etmesi şarttır. Bunlar her iki tarafın dil ve kültür ortaklığını gerektirir.
İletişimin olmadığı yerde yalnızlık başlar. İnsanın insanla karşılaştığı, ilişki kurduğu her yerde, her durumda ayrı bir dil biçimi hâlinde düzenlenmiş iletişim süreci başlar. İyi giyimli birine saygı gösterme, otobüste yaşlılara yer verme, birlikte yaşamanın kurallarını yerine getirme çok defa görünmez bir dille söylenmiş öğütlere uymadır. Hayatın akışını sağlayan unsurlardan biri iletişimdir. Çünkü; iletişim yalnızca sözlerin aktarılma süreci değildir. İletişim, gündelik hayatın akışı içinde her an farklı durumda karşımıza çıkar. Sosyal hayatın bu sisteme bağlı kalarak düzenlenmesini, kendisini yenileyerek sürdürmesini iletişim sağlar. İletişimin olmadığı yerde düzen ve gelişmeden söz edilemez. En gelişmiş iletişim aracı da dildir. Dilin dışındaki göstergelerle de gerçekleşen iletişimler vardır. Zamanla bu ihtiyaç zenginleşmiş, gelişmiş ve kitle iletişim araçları oluşmuştur.
Deniz kıyısında bir tatil köyünde olduğunuzu hayâl edin.
Güneşin doğuşun görmek için sabah erkenden kalktınız ve deniz kıyısında yürüyüşe çıktınız. Sahilde yürürken başka birinin size doğru gelmekte olduğunu gördünüz, bu kişi yaklaştıkça onun karşı cinsten tanımadığınız biri olduğunun farkına vardınız.
İçinde yetiştiğiniz aile ve yörenin gereği siz karşıdan gelen bu insana hiçbir şey söylemediniz, hatta rahatsız olmasın diye yüzüne bile bakmadınız.
O da size hiçbir şey söylemedi ve yüzünüze bakmadı.
Birbirinize bir şey söylemeden, birbirinizin yüzüne bakmadan geçip gittiniz.
Karşıdan gelen bu kişiyle aranızda iletişim var mıydı?

İLETİŞİMİN UNSURLARI VE YAPISI
En sade ve yakın iletişimde; konuşan, söz edilen husus, bu sözün taşındığı kanal ve bu sözün şifresi vardır. Konuşana gönderici, dinleyene alıcı, sözü edilen hususa ileti, anlaşmayı sağlayan ve yeni iletiyi taşıyan araca kanal, iletiyi ifade edene de şifre denmektedir. Konuşma da şifre dil, kanal da ses dalgalarını taşıyan havadır. Konuşma, bütün bunlar bir araya gelince gerçekleşir.
Gönderici bir kişi olduğu gibi, bir kurum, bir yayın organı, bir amir de olabilir. Alıcı da tek kişiden en gelişmiş topluma kadar genişleyebilir.
Sağlıklı bir iletişimin kurulmasında göndericinin iletiyi hazırlamakta ve göndermekteki niyeti; alıcının (hedef kişi veya topluluğun özellikleri) özelliklerinin bilinmesi önem taşır. İleti, göstergeler kullanılarak düzenlenir. Seçilen hedef kitlenin özelliklerine, kültür ve zevk düzeyine göre gösterge kullanmak gerekir. Her göstergenin de bulunduğu bağlamda, anlam kazandığı unutulmamalıdır.
Oruçlu insanlar için televizyonda iftara yakın saatlerde pırıl pırıl bir su görüntüsünün ve su sesinin arkasından “soframız sizi bekliyor” deyip davetkâr evlerin varlığını hissettirdiğimizi düşünelim.
Gönderici kullanacağı kanalda, hedef kişi ve kitlede uyandırmak istediği etkiye göre gösterge seçer.
Bir şehirde insanların mutlu yaşadıklarını ifade edebilmek için hangi göstergeleri kullanabiliriz?
1. Şehrin ileri gelenlerinin konuşmalarından seçilen bazı sözlerle,
2. Halkı yapılan anket ve röportajlarının yayımlanmasıyla,
3. Çocukların sevinç içinde oynadıklarını gösteren resimlerle,
4. Halktan kişilerin mutluluk ifade eden konuşmalarıyla,
5. İyi donatılmış hastane ve hapishanelerin boş denecek kadar tenha olduğunu gösteren fotoğraf veya anlatan yazılarla,
6. Yetkililere dua edenleri gösteren karikatürlerle insanların mutlu yaşadıklarını ifade edebiliriz.

GÖNDERİCİ – İleti – Kanal – Alıcı
(Kaynak) (Mesaj) (Araç)


------------------------> Dönüş <----------------------------- (Geri Bildirim) -----------------------> Bağlam <----------------------------- (Ortam) İletişim Modeli Tablosu İLETİŞİMİ ENGELLEYEN ETMENLER: a. Fiziksel engeller: Gürültü, telefon ya da Internet ağındaki arızalar… b. Nerofizyolojik engeller: Gönderici ya da alıcının görme, işitme gibi bedensel özürleri… c. Psikolojik engeller: İletinin sadece bir bölümünü seçme, iletiyi unutma ya da iletiyi almaya hazır olmama… ç. Sosyolojik engeller: Eğitim, kültür, gelir, statü farkları… İLETİŞİM VE GÖSTERGE İletişim etkinliğinde gösterge temel kavramlardan biridir. Çünkü iletişimde varlık ve objeler değil; onların sembolü olan göstergeler kullanılır. En etkili değilse de en yaygın ve en kullanışlı göstergeler, dil göstergeleridir. Çünkü taşınmaları ve kullanılmaları daha kolaydır. Ayrıca dil göstergeleri çok anlamlıdır, yan anlam kazanabilirler. Bu yüzden dille iletişim insanın ayırt edici özelliğidir. Göstergeleri, dil göstergeleri ve dil dışı göstergeler olmak üzere gruplandırmak mümkündür. a) Dil Göstergeleri: Dil göstergeleri nesne ve kavramların kendisi değildir. Dilde anlamı olan en küçük birime gösterge denir. Hece, sözcükler, fiil çekim ekleri vb, > Dil göstergeleri, taklit yoluyla oluşan sözcükler dışında nedensizdirler, oldukları gibi kabul edilmişlerdir.
> Dil göstergeleri çizgiseldir. Sesler art arda gelerek bu özellik oluşur. Anlatımda da bu sözcüklerin birbirini izlemesiyle ortaya çıkar.
“Öğretmen sınıfa zamanından önce geldi.”
Cümlesini doğru algılayabilmek için bu cümledeki sözcüklerinin hepsinin kullanılmasını beklemek zorundayız. (Oysa görsel iletişimde resim ya da filimde öğretmenin sınıfa girişi bir anda gerçekleşmektedir.)
> Dil kendi doğal seyri içinde değişebilir. Ancak, dil göstergeleri sebepsiz yere bırakılıp yerlerine yenileri uydurulmaz.
> Dilde her şey ayırıcı birimlerin birleşimiyle işler.
“Bak, yak, çak” sözcüklerinde b, y, ç ünsüzleri ayırıcı birimlerdir.
> Dil, çift eklemlidir. Yani dil göstergeleri yer aldıkları dizi içinde farklı anlamlar kazanabilir.
“Başım ağrıyor”, “baş eğdi”, “baş kaldırdı” söz gruplarında aynı gösterge (baş) farklı olarak kullanılmıştır.

b) Dil Dışı Göstergeler:
Dil dışı göstergeler, bütün iletileri açıklayamaz. Bunları şu şekilde adlandırabiliriz:
Belirti: Belirtide gösterge kendi dışında bir şeyi ifade eder. Amaç, iletişim sağlamak değildir.
“Bulutlu hava” -----> BELİRTİ
(Doğal, istem dışı, amacı yok)
(Yağmur yağacağını ifade eder.)
“Ateş, öksürük” -----> BELİRTİ
(Hastalığı ifade eder.)
Belirtke: Belirtkede gösterge kendi varlık sebebi dışında bir hususu ifade etmek üzere kullanılır. Bu anlam değeri, toplumun diğer üyeleri tarafından da anlaşılır. Amaç, uzlaşmadır.
“Trafik ışıkları” -----> BELİRTKE
(Uzlaşma sağlar.)
(Trafiği düzenler. İnsanların tümü tarafından aynı şekilde algılanırlar.)
“Yasakları ifade eden şekil ve işaretler” ------> BELİRTKE
Görsel gösterge: Gösteren ile gösterilen arasında gerçekten benzerliğin olduğu göstergelerdir.
“Atatürk’ün portresi” -----> GÖRSEL GÖSTERGE
(Atatürk ile portresi arasında bir benzerlik vardır.)
Simge: Benzerlik ve uzlaşma ilişkisiyle soyut tek bir gösterilene göndermede bulunan görsel biçimdir.
Nesne ve kavramların dillerde oluşan ses simgeleri vardır.

-----> GÖSTERİLEN
K-i-t-a-p -----> Dil Bilim Göstergesi
(Ses Simgesi)

İLETİŞİMDE DİLİN İŞLEVLERİ
Dil, iletişim şemasında yer alan diğer unsurların iletiyle ilişkisine göre yeni ve farklı görevler üstlenir. Bu görevlere “işlev” denmektedir. İletişim esnasında dilin kazandığı işlevleri şu şekilde sıralayabiliriz:
a. Duygusal ve Anlatımsal İşlev (Coşku, Heyecan Bildirme İşlevi): Göndericinin varlık, eşya, kavram vb. karşısındaki tavrı ve duyarlılığı dile getirilirse dil bu işleviyle kullanılır.
“Ah Tanrı’m, ne kadar güzel bir kız!”
“Deli midir nedir, gülüyor!”
b. Göndergesel İşlev (Göndericilik İşlevi): Göndergeyi tanıtmak üzere ortaya konulan metinlerde dil bu işleviyle kullanılır. Burada amaç, bir varlığı ya da görünüşü açıklamak, bilgi vermek, bir düşünceyi aktarmaktır.
“Sosyoloji, toplumun türünü inceler ve her şeyi toplumun tümü içinde inceler.”
“Ünlü Alman filozof Hegel’in felsefesinin çıkış noktası bilim değil tarihtir.”
c. Alıcıyı Yönlendiren İşlev (Alıcıyı Harekete Geçirme İşlevi): Alıcıda bir etki uyandırması onun bir iş yapması, bir eylemde bulunması amacıyla düzenlenmişse bu işleviyle kullanılır.
“Arkaya doğru ilerleyelim.”
“Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir ileri!”
d. İletişim Kanalını Kontrol Eden İşlev (Kanalı Kontrol İşlevi): İletişimin sürüp sürmediğini kontrol etmek, iletişim kanallarını denetlemek amacıyla düzenlenmişse bu işleviyle kullanılır.
“Söylediklerim anlaşıldı mı?”
“Herkes dinliyor mu?”
e. Dil Ötesi İşlevi: Dil bilgisi kurallarını ve dille ilgili hususları anlatmak amacı güdülüyorsa bu işleviyle kullanılır.
“Çekimli fiiller cümlede yüklem görevinde kullanılır.”
“Cümle sonlarına nokta konur.”
f. Edebî-Sanatsal-Yazınsal İşlev (Şiirsel İşlevi): Dil sanatsal metinlerde bu işleviyle kullanılmakta hatta edebî dil veya sanat dili olarak adlandırılmaktadır.
“Seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik,
Bir güzellik doluyor yüreğime şiirden.
Martıları konuyor omuzlarıma,
Gözlerin İstanbul oluyor birden.”
Yavuz Bülent Bakiler

“Şairim ya,
Gözlerini görürüm geceleri dolunayda,
Güneş doğarken selamını alırım.
Nerden çıktı bu rüzgâr?
Havada saçlarının kokusu var…
Bırak dilediğince essin, dile gelsin,
Şiir olup essin yüreğime;
Sonsuza kadar!”
Oyhan Hasan Bıldırki
g. Bağlamsal İşlev: Bağlamla ilgili hususlar, dile getirilmek istendiğinde bu işleviyle kullanılır.
Dil işlevlerini iletişim anında kazanmaktadır. Ancak metinlerde dilin birkaç işleviyle birlikte kullanıldığı da göze çarpar.

Hilâl GÜLER
DERS NOTLARI

ÇEŞİTLİ YÖNLERİYLE DİL

Dil, insanlar arasındaki iletişimi sağlayan bir araçtır. Dilin insan hayatındaki başlıca rolü, bilgiyi başkalarına nakletmek, böylece bir anlaşmaya varmaktır.
Dilin ortak nitelikleri şunlardır:
a. İnsanlar arasındaki iletişimi sağlar.
b. Sosyal bir kurumdur.
c. Temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış gizli bir anlaşmalar sistemidir.
d. Kendine özgü konuları olan ve gelişen canlı bir varlıktır.
e. Bir milletin ortak malıdır.
f. Bir milletin kültür ve uygarlık seviyesi ile yakından ilgilidir.
Dil, konuşma dili ve yazı dili olmak üzere ikiye ayrılır.
Konuşma Dili, günlük hayatımızda kullandığımız dildir. Karşılıklı konuşmalarda dil kurallarına uyulmadığı görülebilir. Çünkü dil kurallarına uygun konuşmayı planlayacak zamanı yoktur.
Konuşmada ses tonundan ve vurgulardan yararlanılır. Ayrıca jest ve mimikler de karşımızdaki kişiyle anlaşmamıza yardımcı olur.
Konuşma dili, bölgelere göre farklılıklar gösterebilir; ancak bu farklılıklar yazıya yansımamalıdır.
Yazı Dili, yazılı anlatımda kullanılan dildir. Bir milletin kültür ve edebiyat dili, aynı zamanda yazı dilidir. Yazı dili farklılık göstermez, ortaktır ve devlet dilidir.
Diler kendi içlerinde birtakım alt kollara ayrılır:
a. Ağız: Bir dilin bölgelere göre değişen söyleyiş özelliğidir. Dilimiz konuşulduğu yere göre farklılıklar gösterir. Kars ağzı, Trabzon ağzı, Aydın ağzı vb.
“Ondan biz gece gahdık. Osmannı içine, gece bizi aldı gaşdılar. Gaşdığımız kimi yollarda az galdı tüfenginen bizi dolandırdılar.” A. Bican Ercilasun
b. Şive: Bir dilin ses ve şekil farklılıkları içeren söyleyiş özelliğidir. Türkçe’de 20’den fazla şive vardır. Kırgız, Kazak, Azerî, Özbek, Türkmen, Türkiye Türkçesi vb.
“Ahvalingiz neçük?” Özbek Türkçesi -> (Nasılsınız?)
“Düşeceğim” Azerî Türkçesi -> (İneceğim.)
c. Lehçe: Bir dilin bilinmeyen zamanlarda kendinden ayrılmış, çok büyük farklılıklar gösteren koludur, Yakutça, Çuvaşça gibi.
“İti kurduk munın munnan ereyin ereydien ıppıkın körün baran, töröp-püt ağalah kisi süreğim asımmat sanam haytah namnabat bu ol uoğay.”
(Böylece bu kadar işkence yapıldığını gören ana yüreği nasıl acımasın ve aklını oynatmasın?)
Dil, bir toplumu millet konumuna getiren bağların en güçlüsüdür. Dil olmadan bir toplumun gelişmesi beklenemez. Dili olmayan milletlerin tarihlerinden de söz edilemez. Bir milletin değerleri, gelenekleri, inanışları, mücadeleleri, kısacası kültürü, o milletin dilinde saklıdır.

DİL BİLGİSİNİN BÖLÜMLERİ:
Dil Bilgisi dillerin doğuşunu, günümüze kadar geçirdiği evreleri, dilin özelliklerini, kurallarını inceleyerek dili doğru kullanma yollarını gösteren bilgiler topluluğudur.
Bir dilin yapısının incelenebilmesi için çeşitli bilimsel yollardan hareket etmek gerekir. Bu nedenle dil bilgisi kendi içinde birtakım alt dallara ayrılır.
1- Ses Bilgisi (Fonetik): Bir dildeki sesleri, bu seslerin birlikte kullanılışlarını, vurgularını, tonlarını inceler.
2- Şekil Bilgisi (Morfoloji): Sözcük köklerini, eklerini, sözcüklerin birleşme ve türeme yollarını, çekim özelliklerini inceler.
3- Yapı Bilgisi (Etimoloji): Sözcüğün kökünü, ne zaman ortaya çıktığını, zaman içerisinde nasıl değişikliklere uğradığını araştırır.
4- Anlam Bilgisi (Semantik): Sözcük ve sözcük gruplarının anlamlarını, anlam değişmelerini inceler. Cümlelerin anlamlarını da değerlendirir.
5- Cümle Bilgisi (Sentaks): Cümleleri, cümlecikleri, sözcük gruplarını yapıları bakımından inceler. Bunların cümle içerisinde nasıl yer aldığını araştırır.
6- Ağız Bilgisi (Diyalektoloji): Sözcüklerin çeşitli bölge ve gruplara göre değişen söyleyiş biçimlerini inceler.

DÜNYA DİLLERİNİN SINIFLANDIRILMASI
Dünyada konuşulan dillerin sayısı kesin olarak bilinmemektedir.
* Dil aşamasına gelen bazı lehçelerin ayrı bir dil sayılıp sayılmayacağı.
* Yazı dilini oluşturmamış dillerin bir dil sayılıp sayılmayacağı.

BİÇİMLERİ (YAPILARI) BAKIMINDAN DİL AİLELERİ
1- Tek Heceli (Yalınlayan) Diller:
a. Sözcükleri tek hecelidirler, ek almazlar.
b. Sözcükler cümle içinde değişikliğe uğramazlar, çekimleri yoktur.
c. Cümle tek heceli sözcükler dizisinden ibarettir.
d. Sözcüklerin görevi cümledeki yerinden anlaşılır. (Cümle dışındaki sözcüklerin ad, sıfat, belirteç, eylem olup olmadıkları anlaşılmaz.)
e. Şekil olarak birbirlerine çok benzeyen sözcükleri ayırmak için zengin bir vurgu sistemi geliştirilmiştir.
f. Yeni anlam ve kavramlar; yeni sözcüklerle birleştirme veya vurgulamayla karşılanır. Bir sözcük değişik tonlarda söylendiğinde farklı on – on beş anlam kazanır.
(ÇİNCE, TİBETÇE, SİYAMCA, LAOSÇA, GÜNEYDOĞU ASYA DİLLERİ)

1. Bitişken (Eklemli) Diller:
a. Sözcük kökleri değişmez.
b. Sözcüklere birtakım ekler getirilerek yeni sözcükler elde edilir. Türetilen sözcüklerle kök arasında anlam ilişkisi vardır.
c. Sözcüklere getirilen eklerle cümle içindeki sözcüklerin görevlerinde değişiklik yapılabilir.
d. Kök ile ekler açık bir şekilde birbirinden ayırt edilebilir.
e. Bazı dillerde ekler sözcüğün sonuna, bazılarında ise sözcüğün başına getirilebilir.
(TÜRKÇE, MOĞALCA, MANÇUCA, TUNGUZCA, KORECE, JAPONCA, FİNCE, MACARCA)

3. Kaynaştıran (Polisentetik) Diller:
a. Bu gruba giren dillerde cümle temel bir dil ögesine dayanır.
b. Genellikle eylem cümledeki diğer ögeleri kendisiyle birleştirir. Bazen bir cümle bir sözcük durumuna gelebilir.
c. Bitişme kesintiye uğramaz, cümlenin bütününe yayılır.
d. Cümledeki sıralama belirli kurallara göredir.
(AMERİKAN YERLİ DİLLERİ, GROENLAND DİLİ, ESKİMOCA, GÜRCÜCE)

4. Bükünlü (Çekimli) Diller:
a. Bu dillerde tek heceli ve çok heceli sözcük kökleri vardır.
b. Yeni sözcükler türetilirken ve çekim sırasında çoğu kez sözcük köklerinde önemli değişiklikler olduğu gibi, sözcük kökündeki asıl sesleri yeni sözcükte de bulmak mümkündür.
c. Yeni anlam ve kavramlar anlatan sözcükler kökün içten kırılmasıyla aldığı değişik şekillerle karşılanır.
d. Bükünlü diller kendi aralarında kök bükünlü ve gövde bükünlü olmak üzere ikiye ayrılır.
(ARAPÇA ---> KÖK BÜKÜNLÜ; ALMANCA, İNGİLİZCE, FRANSIZCA---> GÖVDE BÜKÜNLÜ)

KAYNAK (Köken, menşe) BAKIMINDAN DİL GRUPLARI:
1. Hint – Avrupa Dilleri: Avrupa ve Asya’da konuşulur.
Romen dilleri (Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Portekizce, Romence…)
Slav dilleri (Rusça, Ukraynaca, Lehçe. Çekçe, Slovakça, Bulgarca, Hırvatça…)
Germen dilleri (İngilizce, Almanca, Hollandaca, İsveççe, Norveççe…)
Asya dilleri (Hintçe, Farsça, Afganca, Urduca, Sanskristçe…)
2. Hamî – Samî Dilleri: Güneybatı Asya ve Kuzeybatı Afrika’da konuşulur.
İbranice, Arapça, Asurca, Aramca, Somalıce…
3. Bantu Dilleri: Orta ve Güney Afrika’da konuşulur.
Lingalaca, Lubaca, Kongoca, Gurca…
4. Ural – Altay Dilleri: Fince, Macarca, Samoyetçe…
Türkçe, Moğolca, Tunguzca…
5. Çin – Tibet Dilleri: Güneydoğu Asya’da konuşulur.
Çince, Tibetçe, Siyamca, Nagaca, Birmanca…
6. Okyanusya Dilleri: Malayca. Cavaca, Tahitice…
7. Amerikan Dilleri: Güney ve Kuzey Amerika’da konuşulur.
Eskimo, Algonkin, Naçez, Atabaska, Maya, Uto-Aztek…

Hilâl GÜLER
DERS NOTLARI